alis'in defteri

tam bir alis olmak, zamansız, boyutsuz ve tutarlı. korkunç mu? biraz yabancı..

aman makinesiz

son postumuz ne zaman serilmiş bakmadım. tarih çok da mühim değil, ne zaman olduğunu bilmesek de ne zaman olmadığını biliyoruz.

çılgın gündem attırdık son 2 ayda.. göz göre göre yenen naneler, kafaya göze yenen biberlere döndü. şizofrenik rüyalar gördük gezi parkında, gündüz gözüne. kazıldı, atıldı, söküldü, yatıldı, yağdı yıkandı, ağladı yıkandı, güzel insanlar yapan’dı, uzaylılar yıkan’dı. babasının istemediği bebek oldu gezi. anası rüyasında yakalandı zulme. dayak yedi, hırpalandı, tehdit edildi, kuytularda tartaklandı, tekmelendi, coplandı, gazlandı, bebeğinden koparıldı. etinden et koparıldı. ama pes etmedi. şimdilik o eski hali yok. varsın olmasın, uyandı.

korkarak şahit olduk gezinin annesine. dışardan dünyanın, içerden hayatın sonunun geldiğini sandık. kalabalıkların ortasında dikelen tüyleri hissettik, gümbürdeyen kalbi duyduk. göt-bacak kası yaptık, taksim’den beşiktaş’a harbiye’den gitmek kolaydı. gündüz maçka parkı gölgelik, gece taksim bar içi kalabalık, sokak üzeri tenhaydı heralde. zira bazen gazdan göremedik.

duygu fırtınalarından sağ çıktık, salimliğimizi bilemeden. köprü aşanlar, tepelik istanbul’da ufuk çizgisinden taşanlar gördük. yarınsızlık hissiyle hisler kutuplarında donsuz aşk koşturduk. denk düştü, bir sarıldık ki, bir daha sarılamayız sandık. mahsur düştük, bir daha eve dönemeyiz sandık.

ayağımızın altında güvenip zemin bildiğimiz ne varsa kah yok oldu kah sağlamlaştı. gözlerimiz şahitliğinden körleşti, kulaklarımız yalanlardan sağırlaştı. dişlerimizi yedik hınçtan ve sinirden uykuda. rüyalarımızda alternatif gündemler yaşadık. gece yatarken gölgelenen yüzleri dark lord’da benzettik, kaç gün yüz sahibine bakamadık.

ölmek geçti aklımızdan, kalabalığın içindeyken. yalnız ölüm hayali 2 aylığına yokoluverdi. ardımızda bırakamayacaklarımız oluverdi. biz yaşadık, birileri ölüverdi. aldırmadılar, andırmadılar.

çoktur yiyorlardı, ağızlarından yüzlerinden aka aka. yalana yalana yediler, yalana doyura doyura. ne beddua, ne ah aldılar. varsa melekleri tek omuza abandılar. evrende sıkıştı kötü enerji. kiminin soluduğu hava beş para etmeyenine girip de oracıkta ah bi taş olsa.

bazen. korkunca deliğe döndük. deliye döndük. deli, işaret parmağını tutuşturup dudaklarına götürdü. şşşş!

tümü bilmemek için, ayrıntıda kaybolmak için, delirmemek için sokağa çıktık.

gezegenden soğuduk, doğa’yı tenzih ederekten. insandan nefret ettik, iyisinden de, kötüsünden de, canı yanana, canı çıkana dek nefret ettik. haruki murakami ve milan kundera cümlelerini birleştirip dudaklarımıza götürdü. şşşş!

gaz kokladık, avcı köpeği gibi. gece yarılarında hayatta girmeyeceğimiz yollarda ayakların rehberi oldu, şehir bilgimiz. ömrün her tek ve son gününe çanta hazırladık, kolyeler, küpeler, saatleri çıkarıp.

kalabalık biz bizden böyle acıyla geçerken, müstakil biz bir çift yeşilde cennet buldu.

neler oldu? neler neler oldu. en çok da, neler olacak, o korkuttu.

Ağustos 2, 2013 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın