alis'in defteri

tam bir alis olmak, zamansız, boyutsuz ve tutarlı. korkunç mu? biraz yabancı..

karma şık olmalı aksi düşünülemez

herşeyden bolca. tıbbın çözüm bulamadığı hastalıklar, intiharlar, ölümler, urlar.

bunların 3. sayfa şahidi olduğum zamanlarım vardı. o zamanlardan uzaklaşmış olduğumu bu zamanlarda sıkça hatırlıyorsam, sonraki zamanlarda delirebilir miyim pls? thx.

içimdeki potansiyel sıkıntı büyümüyorsa yoktur mutlaka. kesin.

şamdan sonra ne gelir, tam olarak ne gelir.

başka neye sardıracağım acaba? saldırısız sardırılarla.

sağlıklı sardırılar. fotoğraf, yaşam destekleri, yoga.

ne var sırada?

*

abim var. icazeti de olursa bu yaz deniz aşırıyım. yay kadar esnek ve gergin; ok kadar hızlı ve isabetli. acaba?

*

9.

düş yakamdan. hatta düş düşümden. ya da düş peşime. düşünmeden.

aynı zamanda aralık ayı itibariyle yeni oyun saatimiz 9.

*

sevgili o. sen öldün, 10 yıl kadar önce, 2. lafı etmek yerine kendini 4. kattan atmak suretiyle.

sevgili e. sen öleceksin, kesin. hepimiz öleceğiz ama sana ortalama veriyorlar. kanını ölçüp, immün sistemini dövmek suretiyle.

sevgili b. sen ölme. 3 yaşında yendiysen, 27nde yine dene. dear b. be yours all the light within us. namaste*

*

şarkı yok. oyun saati değişikliği için duyuruda kullanılmak üzere hazırladığım görsel var. içim çıkasıca bi halde neşe yaratır işler peşinde. kendime nafile tabi. her zamankinden..

Kasım 30, 2011 Posted by | alis diyor, alisin fotoları | Yorum bırakın

legal fun

biz çok pendik. ve ben meğer çok üfleniyormuşum. hıçkırık, üzüntü ve muz kabuğu değildi, legal fun by bonanza! idi..

bazen yer gök gümüş olup birleşir, bazen gören mavi gözler ve mavi gören gözler. yine de 9’lar yanyana ve aynı uzar, dev zaman değişmez ve üzer.

elimde draftlar var. sent’e dönüşmeyi bekler. muhtemelen daha çok bekler.

müzik var aşağıda. ben eskiden gıdıklanırdım, nasıl olduysa 3-5 yıldır gıdıklanmıyorum. üfleniyorum diyebilirim.. işte öyle bi parça, adamın sırtını üflüyo sanki.

Kasım 28, 2011 Posted by | alis diyor, alisin fotoları | Yorum bırakın

ulkerhalil’den cevap

blog işi bog işi. zira üstü kapalı günlükümsü bişi.

ve ancak ulkerhalil’den cevap gelmiş:

” 🙂 evet abi olmadıgını sonradan fark ettim yazılarını geriye dogru okudukca abi olamaz bu yok yok kesin abi değil diye fark ettim zaten bi abi bunları yazmazdı heralde.

evet aliş değil alismis onuda fark ettim “defalarca dayak istemeyin defalarca döverim” temalı yazıyı okuduktan sonra tabi.aklımada geldi durdu hani yattıktan sonra “defalarca dayak istemeyin defalarca döverim”.
yatma saatim geldi bu gece gene senin yazılarını azıcık okuyup yatayım diye girmiştim ki yazınızı gördüm.

alis nedemek?
2009dan beri yazmışsınız onları okumak baya uzun sürecek heralde geceleri okurum artık az az.
blog yazmaktan başka ne yaparsınız?

googleda bi domainle ilgili arama yapmıştım siz 2010da yazmışsınız bu isimler nasıl alınmamış anlamadım die ordan ulaştım size.”

alis ne demek? ortada harikalar diyarında gezen bir zihin var demek. dünyaya, peşpeşe gelene, yanyana gelemeyene, seslere, renklere, kokulara, zamana, yataylara, dikeylere, başlayana ve bitene kendine has bi algıyla bakan demek. kişisel, taraflı, anlatılmakta zorlanılan hislerin üstünü biraz daha örtüp, gerçekleri gizleyip dönüştürerek gündelik yaşantının, alis’in harikalar diyarındaki bulanık kafasından çıkmış gibi algılanıyor olmasının öznesi demek (upuzun ve yorucu zincirleme tamlama).

oyunlar oynar, çeviriler yapar, dans eder, dünyayı seyrederim.

ve de alan adın* hayırlı olsun halil 🙂

Kasım 27, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

smells like teen spirit

eskiden facebook mu vardı? yoo. her kadının ilişki durumundaki çalkantıyı saçında yarattığı değişiklikten takip edebiliyoduk ama. iyi fikir, güzel fikir. ama rengiyle, biçimiyle oynamanın artık boku çıkmış durumda. başka bişey tavsiye ediyorum ben bu saç ile oynama konusunda: saçınızın kokusuyla oynayın!

evet, niyeti bozdum, sigarayı bırakıyorum.

66 dk’lık bi video var hemen aşağıda. allen carr diye bi adamın. adam sigara bırakma konusunda kendince bir yöntem geliştirmiş. faydalanıp 5 yıldır içmeyen de vaar, 8 ay sonra yeniden başlayan da. ben de diyorum ki 1 gün içmesem kâr.

haa, yanlış bilmiyosam bu allen amca da kanserden ölmüş. ama en azından yediğinin tadını, geçtiğinin kokusunu alıyormuş. ki ben son 1 ayda bu 2sinden mahrum saatler geçirdim, fena. 1 defa olan 2nciyi tekrarlamaz; 2 defa olan 3ncü defa da olacaktır inancıyla, o 3ncünün önüne geçme niyetindeyim.. bu sebeple yarın bu videoyu izleyeceğim (şimdi çok uykuluk buralar). ya tutarsa?

video için tık yeri

Kasım 24, 2011 Posted by | alis diyor, alisin filmleri | Yorum bırakın

ulkerhalil’le soru cevap

her zaman alis demiyor, başkaları da diyor.. bakalım ulkerhalil ne diyor?

“aliş abi sen ne bişim insansın ya ? senmi yazdın bunları allahını seversen?
internette bieey ararken buldum seni bi kaç yazılarını falan okudumda garibime gitti yani başka bi kelime bulamıyorum garibime gittiden.
nerelisin abi sen? memleket neresi?erzurumlumusun sivaslımı yoksa?”

ulkerhalil, aliş değil alis ve de abi değil abla, umarım hayaller yıkılmıyodur. evet ben yazdım ama ben yazmasam da burada yazılı olduklarına göre birileri yazmış olacaktı, di mi 🙂 ayrıca deistim diyebilirim, severim yani..

benim de garibime gidiyo. garibim gitmesin diye yakasına yapışıyorum işte. kendi halinde.

annannem tarafından ukrayna, dedem tarafından gürcistan. memleket kırmızı asabistan 🙂 karma karadeniz..

sen ağrı’lısın. memleketinin adı çok acı, kendisini hiç görmedim ama selam ederim.

bir de, internette ne arıyordun da buraya düştün acaba..

sevgilerimle,

FAA

Kasım 23, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

gooseflesh

♪ 

zaman değiştikçe algılar ve tatlar da değişiyor ne büyüleyici! imdb’ye bakıyoruz, 6.9 verenler utansın diyoruz. 2003’ten 2011’e hatırlanan tek şeyin siyah mustang ve vanilya bulutlu gökyüzü olması nedeniyle de çuvaldızı alıyoruz. üstelik bu 2 anı pek de şaşırtmıyor.

bi’daha afiyet olsun bence.

siyah değil highland green imiş. bizim petrol yeşili dediklerimizden heralde..

 

Kasım 19, 2011 Posted by | alis diyor, alisin filmleri, alisin fotoları | Yorum bırakın

psychedelia

invisible in one fell swoop

where the pain is the only gain

scaps are talking and seem to telling the truht

in one fell swoop

words turns on noises

like a drop of poison in the blood

inside a head a man talking and seem to telling the truth

that you’re nothing then being something

you cry after nothing in a psychedelia to be a ‘something

  ♪

Kasım 19, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

heyalla

tamam, evren benim için çalışıyo da, bende şimdiye kadar bunca sabır nerede saklıydı, onu anlamıyorum. ben mi saçmalıyorum, saçmalarla mı sarılı etrafım, nedir yani. haa, nedenini bilmiyoruz, napıyoruz, ne ediyoruz, direksiyon nereye anlamıyoruz ama farketmiyo, maruzluk aynı. evren puck, evren muzur çocuk. en güzel orospu çocuğu. en güzel orospunun çocuğu heralde.

Kasım 18, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

gevende – şeker

şimdi bak bi tane kukla gibi bööyle bi böcek var,
yani altı bacaklı bööle.
sonra bak onlar yannız bizim evde var,
orda, ben, orda var, onları, bigün onları temizlemekten canım cıktı.
aay bi gözel temizlicem, sonra temizliyorum yarın yene geliyolar biz uyurken sonra yene geliolar yene ağ kuruyolar, yene temizlemem gerekiyo. ama ben bazen temizlemiyorum çünkü görmüyorum.
altı bacaklı böcek,
ya üç orda üç burda, altı bacak hırsız gibi.
yaani öyle bişey ki duvara tırmanıyolar böyle her her yere ağ yapıyo ama ben bunu görmüyorum çünkü onnar minik a yapıyolar.
evet, sonra sonra geliyolar geliyolar geliyolar geliyolar geliyolar, sonra çiçeğim var benim çiçeğimin kafasına gitmiş olabilirler, onun, onun biyerini kanatmış olabililler, ama kanarsa ben gölülüm, çünkü benim büyüü gözlerim var, herşeyi görer, benim gözüm herşeyi görebilir. büyü olanı bile görebilir.
eyy ama şaka yapıyorum ben. komik şeyler söylüyomuşum ben çok komiğimdir. sonra bak şimdi çok komik bişe söylicem. şimdi sonra so…

Kasım 16, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

priority

foto yok belki yanyana. ama cigarasını ellerimle yaktım. gurur da duyarım.

yaşar kurt konseri izledik, evet..

Kasım 16, 2011 Posted by | alis diyor, alisin fotoları | Yorum bırakın

roacutane aka madem sözlükte var yeden biloğumda yok

kendisiyle 6 ay zaman geçirdiğim, tedavimi bitireli de 1,5 yıl geçmiş olan ilaçtır. kendisini sevmem pek, beraber güzel zamanlar geçirmedik ama insana iyi gelen kötü sevgili gibi, aradan bu kadar zaman geçtiğine göre hakkında bi entri de ben döşeyeyim dedim. zira ilaca başlamadan evvel bu başlığı bikaç kere okumuşluğum vardır, çok da faydasını görmüşümdür.

öncelikle her bünye farklı olduğundan, bünyeye eklenen bir tek kimyasalın o bünyede farklı sonuçlar yapması doğaldır. olması beklenenler üzerine ilaçlar yazılır ve bu konuda bilgileri ve tahmin yetenekleri bizlerden daha yüksek olacağından asıl bilgiyi, kişinin durumunu hakkıyla inceleyecek bir diplomalıdan almak en makulüdür.

gelelim kendi deneyimime.. ilacın sonuçlarından ne kadar memnun kalsam da, doktorumun yüzüme bakıp (gerekli olan da buydu belki) “roakutan yazalım sana” demesi o zamanlar benim için yeterli olmamıştı. ısrarla yan etkilerini öğrenmeye çalıştım ve fakat doktorum benim ona söylediğim yan etkileri umarsızca onaylamak haricinde bişey dememişti. ben de gözümü karartmıştım zaten, ya herro ya merro, 29umda yaşadığım 2. ergenliğe son verip; sızısından durulmayan, kafam kadar sivilcelerden kurtulmak için 2010un soğuk bir ocak gününde başladım ilaca (atmosfer yaratımı).

50 mg sabah akşam dozuyla başladım ve bitirdim. bende doz değişimi gerekmemişti çünkü mevcut kilonuza bağlı olarak, belli bir sürede tamamlanması gereken bir gramaja göre ilacı veriyorlar. 53 kiloydum ve önden yüksek dozda kullanmama gerek görülmemişti (2 doktor tarafından da. ilk doktor ihtiyaç duyduğum samimiyette açıklama yapmadığından ve devlet hastanesinde kan tahlilleri sonucunu 5 gün sonra verdiklerinden özel hastanede başka bir doktora daha gittim).

fiziksel kısımdan bahsedeyim önce. ilk ay pek de bi değişiklik yoktu ortada. sivilceler yine aynı, ben zaten her daim olduğum gibi biraz depresif ve agresif öyle takıldık. zaman ilerledikçe sivilceler çıkmaya devam ediyordu hatta. cildim kuru ama sivilcelerim hulk’a bağlamış iri, irinli ve iri ve iriydi (yalan değil, mübağla sanatı). 2. ay gibi montumun fermuarlı cebinden mendil çıkarırken elimin kanayacak kadar kesildiğini hatırlıyorum ve 6 ay boyunca 2 haftada bir lipstic* bitirdiğimi.. cildim çok kurudu, eskiden kış aylarında dahi elime krem bile sürmezken banyo sonrasında tüm vücudumu kreme boğar oldum (seksi unsur). 3. ayda falan tenim incelmeye başladı. böyle şeffaf gibi bir görüntüsü oldu, gergin olması haricinde bunun pek rahatsızlık verici olmadığını söyleyebilirim. 3, 4 ve 5. aylarda sivilceler tam gaz bile değil, coşarak devam ederken kuruluk, cildin narinleşmesi vb. fiziksel etkiler de yavaşça artarak devam etti. kremsiz gezemez haldeydim. insanlarla karşılaşınca öpüşmek yerine tokalaşıyordum (aslında genel tercihim hep bu yöndeydi zaten). sivilcelerim sahte bi gülümseme anında patlayıp yüzümde süzülüyor, sabah uyandığımda yatağımda küçük çaplı bi hayvan ezmişim gibi görünen sırtımdaki sivilcemin leşiyle karşılaşıyordum. bu arada yaratıksı bir görünümüm vardı, kabarıklı ve sivilceliydim. bir işte çalışıyordum, daha fenası bir oyunda her hafta sahneye çıkıyordum. bu sahne sürecinde biraz destek olabilmesi için mineral makyaj ürünleri * kullandım (dişisel bilgi). renk farkını giderse de topografik olarak bi faydası olmuyordu haliyle. son aylarda 90 faktör güneş kremleri *, peçe takmış gibi kafama komple örttüğüm (kına gecesi kızı misali) eşarplarla gezdim..

gelelim psikolojik kısıma. az buçuk depresif ve agresif bir insan olarak başladım ilaca, ama aslında ben zaten buydum. ilk ayı müteakip salya sümük ağlamalar, yatakta durduk yere tepinmeler, hızlı sinirlenmeler, o zaman bi sevgilim vardı, adam alttan alsa bile, salaklığını bahane edip onunla kavgalar (niyet kavgaysa, alttan almak salaklık olarak algılanabiliyo) baya yaşandı. uzunca bi süre gülmedim, çok lazım olursa protokolden gülümsedim. sinirim her daim bozuktu, önüne geçemiyodum ama bunun ilacın yan etkisi olduğu ve 6 ay tamamlanınca bu yan etkilerden kurtulacağım telkinlerini hem kendimden hem arkadaşlarımdan dinledim (kendi kendime konuşurum, evet bi beis görmüyorum bu durumda). dayanamayıp sktiri çekenlere ben 2 kere sktir çektim. mutluluğumu büyük oranda kaybettim ama mutsuz olunduğunda insan yav ben niye mutsuzum demiyo, mutsuzum diyo. hatta çoğu zaman onu bile demiyo hımf diyo. bu durumda bu depresif halimin zararlarını çevrem benden daha çok yaşadı. benim içinse o dönemde doğal halim buydu. suratımın at bokuna benzemesi umrumda değildi. zira dünyada zaten mutluluk yoktu, hayatın zaten kendisi dinozor bokuydu, herkesten ve herşeyden nefret ediyodum; o dönemdeki hislerim bunlardı. hatta belki, uygun gördüğüm bir konuda başkalarının ne düşündüğü kasımpaşa civarında gezerdi (kullanıcı dostu bi düşüncedir, yerküre gibi bi suratla gezerken kesinlikle tavsiye ederim, yeau yivranç görünüyorum diye ağlamanın anlamı yok, genelde ağlanan şey bu olmuyo zaten. o dönem hayatın anlamı yok diyorum, ne diyorum, kime diyorum).

2010un sıcak bir haziran gününde 6 ay tamamlandı (yine atmosfer). sivilceler azalmış, hatta geçmiş gibiydi ama cildimde izler ve kızarıklıklar bıraktı, iyileşmeye başlayan bi yara gibi diyebilirim (metafor yok, sakin). haziran ayında olduğumuzdan, güneşe karşı korumaya yaz sonuna kadar devam ettim. cildim o kadar hassastı ki 10 dk içinde tişörtümün altı bile kızarabiliyodu. sivilcesiz olmaktan dolayı memnundum. ayna karşısında oramı buramı mıncırmadan durabilmekse paha biçilemezdi (hala da öyle). siyah noktalar, yağ bezeleri falan gitti. kızarıklıklar da azar azar yokoldu. hala bebek götü gibi bi tenim yok. ilk ergenliğimden ve roakutan volkanlarımdan kalma izlerimi hala taşıyorum. yüzüm eskiye nazaran birazcık daha bi tüylü sanki. ama bunun sebebi ilaç mı, benim ilaçla beraber kullandığım diğer kremler mi, yoksa artık 30 yaşında olmam mı bilemiyorum. ilaca başlarken 52-53 kiloydum, ilacı kullanırken 57leri gördüm (ilaç harici bir sebepten kaynaklanıyodu kuvvetle muhtemel), şu anda 49-50 kiloyum. son bikaç yıldır spor yapıyorum (evet ulan 30 yaşındayım). ayş kilo aldım demeyin, ne o öyle yemiş yemiş sçmamış gibi.. az yiyin, biraz da hareket edin. pardon (agresifim evet).

velhasıl kelam, zor zamandı ancak iyi de oldu, çok da güzel oldu (güzel derken ben değil, durum). şimdiye kadar regl münasebetiyle yüzümde belirir gibi olan 1-2 sivilcik’i saymazsak, bir problem yaşamadım. sırtımda 1 sivilce dahi çıkmadı hatta. kızarıklıklar gitti, derin izlerse duruyo. çok lazım olursa lazerle soyma yönteminin izlere bir çözüm olabileceğini biliyorum ama koruma amacı haricinde cildimle oynamaya pek niyetim yok. eskiden de az makyaj yapıyodum zaten, şimdi de öyle. ot bok ürünleri hayatta sürmezdim zaten yüzüme. şimdi ise orta ve üstü kaliteyle değil, “en” ne ise onları kullanıyorum. bahsettiğim “en” de fiyat anlamında değil, markette satılmayan, eczanelerden veya network satışla alınabilen görece pahalı ama uzun süre kullanılan ürünler. temizleyici, tonik, nemlendirici kombosu için dünya para bayılıyorum ama her kuruşuna değiyo. makyaj için de aynı şey söz konusu, mineral makyajdan ve pahalı olsa da kaliteli ürünlerden vazgeçmem.

lazımsa kullanın aga. 6 ay sabretttim, bitireli 1,5 yıl oldu. neredeyse 1 yıl kardayım, daha da devam eder gibi duruyor. manyak değilseniz ve lipid değerlerinizde sorun yoksa ölmüyosunuz. manyaksanız da orasını bilemem. sonrasında düzenli beslenme ve bakım ile iyi durumda olanı korumak daha kolay. tekrarlama riski var evet. sonuçta bu da bünyamin bi yerde. 14ümde yaşadığım erkenliği 29umda bi kere daha yaşadıysam, ilerde tekrar yaşayabilirim. lazım olursa bi daha kullanırım ilacı da (öyle piskopatım).

böyle işte..

Kasım 15, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

oldies aka dear deer

amazon’da geyik avına çıkılır. bulmak zor ama aramaya inanmak lazım. bun gibi şun gibi misal ve fakat kulakları tutmuyor*

Kasım 13, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

run and got away

bugs bi bunny

do-man

hıps huuuf

undo do undo do

zaman esniyor hııııı huuuuh

elde var sıfır sayı ile

oynuyor dönüyor sekiyor

Kasım 11, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

homeless

Kasım 10, 2011 Posted by | Genel | Yorum bırakın

bipolar omnipotance*

once upon a time i believed i have full power

to solve all problems in the world

now i know it

that’s what make me eat breathe and dance

two faces of a dice

days and nights

trues and falses

i believed i’ll never get old forget or die

one route on a sphere

one tasty ball in a skull

sane?

never, it’s said

never, it’s sad

footstep running in the head

sane?

never, it’s said

never, it’s sad

aslında herkes iyi insan. demek ki aslımda ben de iyiyim..

polyanna thoughts monalisa smiles

he smokes she fucks it rocks

he talks she funks it sucks

er, shush, ouch!

hmm, ups, alas!

*şöyle böyle değil, hatta öyle böyle değilcesine herşeyi biliyorumculuk

Kasım 10, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

up in the air home sweet home

neither from here nor from there but sure that there is a way aka nerdeen nereye bu da bana bi nevi 4square.

gün aydın başladı. nefeslendi, gülümsetti. akşamında şişkolattı. gemide ile nasıl olduysa asabın sınırlarını zorlamadan insanla uğraştırdı. midnight in paris ile de gezdirdi, kendimi onaylattı.

neler oluyor belli değil. tanımlanamıyor olması gerçekliğine gölge düşürmeden.

uyku vakti.

Kasım 8, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

gunaydin bi zamanlar

ama hic haberin olmadi

Kasım 5, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

4.kat

namaste, kia ora, hey there, g’day, hi, howdy, hola, aloha, shalom..

selam, müsait bi’yerde mümkünse. az kaldı, sabır. az kaldı veremem.

sanki şey gibi, beklenen an. veya yaklaşan bi randevu. burgaz’a yanaşan vapur, geldiği belli. heyecanlı ama ne de olsa yaklaşıyo diye sakin. sus ve oyna. ya debini ya dibini gör. olsa ya, acayip güzel. şahit olamadığıma yanarım bi heralde. risk budur ama di mi, dene.

vesile, seni seviyorum.

kestiricem çünkü boynumu kaşındırıyo. o derece. hah..

klibe takılmadan.

Kasım 4, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

egm msg

aşırı hız ölüme giden en kestirme yoldur.

mersi şekerim ancak insan neden ben diye sormadan edemiyor bazen. mesajın içinde mesaj mı aramalı, ne..? (oo silinen lafa gee)

kaseti vardı roxette’in bende yaşlıyım çünkü her damlada her yerimle ve fakat fizy’de roxette gezmesi ve ıyy ve uff ve öeeh 🙂

anyway, come on the mini ballade and say me: that’s the call, that’s the game and the pain stays the same

Kasım 3, 2011 Posted by | alis diyor | Yorum bırakın

do not panic

bu nasıl bir seri böyle? maç denilen şeyin bile bir süresi var. oyun denilenin bir kuralı. zamanın gelişine vuruyorum sanki. o da tam şerefsiz, ayağıma oturuyo.

bi gece salya sümük karalar içinde sızıyorum, öbür gece göbeğimde kediyle uyuyorum.

bi gece duvarlaar duvarlar. içli dışlı, odalı binalı. göklü yüksekli. anılan 10 yıl öncesine ait intiharlar. sahiden, neden atladın? ve ben neden adını unuttum, seni bu kadar sık hatırlıyor olmama rağmen. bir bilene sormalı ama bilenle yıllardır konuşmuyorken?

ertesi gece mekan huzur palas. az pişmişin yanında açılmış bir ev yapımı, hafif ama klas. beyin berrak. denizler, bahçeler, kışlalar, tankerler. iç dökmeler, dinlemeler, palasın tabelasıyla müsemma ancak ödünç huzur bulmalar.

tamlık çok noksan, böyle “kendiyle kalmalı zamanlar”da.

şuur kaybı, saldırgan düşünceler, uysal tavırlar.

dünyanın içine giriyo elim, avcuma bulaşıyo renkler, parmaklarımdan damlıyo. bütünlük hissi acayip bi tamamlanamamışlık getiriyo. kafa? cık. alakası yok.

aylaar aylar. yılı yüzdelerle dövünce hatırı sayılır zamanlar. ne oldu da kaçtı huzurum, uykumu neden yitirdim anlamıyorum. yoo hasta değilim. sadece uykumu geri istiyorum.

düşünen ben’e ben bile tahammül edemiyorken, nasıl konuşabilirim kelimeleri kırıp dökmeden? zaten yapamıyorum, aylardır ordaan oraya. savrulmalar eğlenceli mi, evet. g basıncı eşliğinde, adrenalin ve endorfin. ama nereye kadar ve daha da önemlisi neden?

system halted. bünyenin halt etmesi bi nevi. brain pussimization, specially self serviced.

yatağım sana geliyorum..

Kasım 2, 2011 Posted by | alis diyor, alisin fotoları | Yorum bırakın